3 Ocak 2008 Perşembe

Sigara

kullanıcılarının yarısının ölümüne yol açıyor. Sigara içmek, insanların kendi seçimleriyle benimsedikleri bir davranış biçimi olduğundan, erken ölümlerin en ”önlenebilir” nedeni. Sigara alışkanlığı, nüfusun % 44'ünün sigara kullanıcısı oluğu ülkemizde de en önemli toplum sağlığı sorunlarından biri.
İçinde nikotinin yanı sıra başka binlerce zehirli madde bulunan sigara dumanı, içenleri olduğu kadar içmeyenleri de etkiliyor. Ancak, çok az insan sigaranın yaşanılan ortamlardaki hava kalitesi üzerindeki olumsuz etkisinin bilincinde. Yalnızca ABD'de, her yıl pasif sigara içiciliği nedeniyle 3000 kişi akciğer kanserinden ölüyor. Araştırmalar, birçok sigara kullanıcısının, sigaranın neden olduğu hastalıkların ve erken ölüm riskinin de tam olarak bilincinde olmadıklarını gösteriyor.
Gelişmekte olan ülkelerdeyse, bir çok kişinin bu tehlikelerden haberi bile yok. Çin'de 1996 yılında yapılan bir araştırmada, sigara içen yetişkin nüfusun % 61'inin, sigaranın kendilerine çok az zarar verdiğine ya da hiç zarar vermediğine inandıkları görülmüş. Araştırmalarda, tehlikeleri konusunda bilgilendirilseler bile, genç insanların edindikleri bu bilgileri sağlıklı karar vermede kullanmadıkları ortaya çıkmış.
Öte yandan her yıl milyonlarca insan sigarayı bırakmaya çalışıyor. Araştırmalara göre yalnızca %7’si bunu başarabiliyor, birçoğu birkaç gün içinde yeniden sigara içmeye başlıyor. En önemli neden, sigaranın etkin maddesi nikotinin bağımlılık yapma özelliğinin çok güçlü olması. Ancak, insanlar sigara içmeye karar verdiklerinde, nikotinin bu özelliğini genellikle göz ardı ediyorlar.
Peki, sigara içme alışkanlığıyla ilgili en çok merak edilen sorulara bir göz atmaya ne dersiniz?
Sigara İçmek gerçekten bağımlılığa yol açıyor mu?
Nikotin, bağımlılık yapıcı özelliği güçlü bir madde. Çok küçük miktarda alındığında da, sigara içen kişinin daha fazla içmek istemesine neden olan hoşluk duygusu yaratı-yor. Sigara kullanıcıları, nikotine bağımlı duruma geliyor ve sigara içmeyi bıraktıklarında, sinirlilik, baş ağrısı, gerginlik ve uyuma güçlüğü gibi yoksunluk belirtileri gösteriyor-lar. Nikotin beynin ve merkezi sinir sisteminin kimyasını etkilediği için, sigara kullanıcısının ruh durumunu ve huylarını da etkiliyor.
-Nikotin bedeni nasıl etkiliyor?
Nikotin, yüksek dozlarda alındığında solunumla ilgili kaslarını durdurarak bîr insanın ölmesine ne-
den olabilir. Sigara içenler genellikle bedenin kolayca parçalayıp yok edebildiği küçük miktarlarda nikotin alırlar. Nikotinin ilk dozu, kişinin uyanık ve tetikte olmasına; sonraki dozlar, dinginlik ve rahatlama duygularına neden olur. Nikotin, sigara içmeye yeni başlayan kişilerde ve normalden fazla nikotin alan sigara bağımlılarında, baş dönmesi ve mide rahatsızlığına yol acar. Kalp atışları hızlanır, tenin sıcaklığı düşer; bacaklara ve ayaklara giden kan azalır.
Sigaranın dumanı akciğerlere çekildiğinde, kanla kalbe, beyine,
karaciğere ve dalağa taşınıyor. Niko­tin, kalp, kan damarları, beyin, hormon sistemleri, metabolizma gibi, bedenin birçok bölge ve sistemini
etkiliyor. Nikotin, sigara içen anne-
lerin sütünde de bulunuyor. Hamile-lik sırasında, plasentadan serbestçe geçiyor; annesi sigara kullanan yeni doğmuş bebeklerin amniyotik sıvısında ve göbek kordonundaki kanda da nikotin bulunduğu görülmüş.
Sigara İçmeyi Bıraktıktan Sonra Bedende Neler Oluyor?
-20 dakika sonra kan basıncı, son sigara içil­meden Öncekine yakın bir düzeye düşüyor. El ve ayakların sıcaklığı yükselerek normale dönüyor.
- 8 saat sonra kandaki karbon monoksit düzeyi normale düşüyor.
-24 saat sonra kalp krizi riski azalmış olu­yor.
-3 ay içinde kan dolaşımı iyi yönde değişiyor, akciğerlerin kapasitesi % 30'a varan oranda artı­yor.
-1-9 ay içinde öksürük, sinirlerdeki tıkanık­lıklar, bitkinlik ve nefes darlığı azalıyor; akciğerlerdeki siller (akciğerlerdeki balgamın dışarı atılmasına yarayan tüysü yapılar) normal işlevlerine kavu­şuyor; akciğerler daha az enfekte oluyor.
- 1 yıl sonra kalp-damar hastalıkları riski, si­gara içen birininkinin yarısına iniyor.
- 5 yıl sonra felç riski, sigara içmeyen birininkine eşit duruma geliyor.
-10 yıl sonra akciğer kanserinden ölme riski, sigara içmeye devam eden birininkinin yarısı kadar oluyor. Ağız, gırtlak, yemek borusu, mesane, böb­rek ve pankreas kanseri riski azalıyor.
-15 yıl sonra kalp-damar hastalıklarına yaka­lanma riski, sigara içmeyen birininkine eşit duruma geliyor.
-Sigaranın içindeki zararlı maddeler neler?
Sigaranın dumanı, sigaradaki tütünün ve katkı maddelerinin yanmasıyla oluşan organik ve inorganik maddelerin karmaşık bir bileşimidir. 43'ü doğrudan kansere yol açan 4000'den fazla kimyasal maddenin oluşturduğu katran bulundurur. Bu maddelerin bazıları, ölümcül kalp ve akciğer hastalıklarına neden olur.
Sigarada bulunan bazı kimya-
sal maddeleri öğrenmek, bilmeyenler için şaşırtıcı olabilir, siyanür, benzen, formaldehidrat, metanol,
asetilen ve amonyak, bunlardan bazıları. Sigara dumanında, zehirli gazlar olan nitro­jen oksit ve karbon
dioksit de bulu­nur. Etkin maddesiyse, bağımlılık yapıcı bir madde olan nikotindir.
-Kimileri nikotine bağımlı olmaya daha mı yatkın?
Sigara içmeye başlayan herkes, ni­kotine bağımlı olma tehlikesi altında. Araştırmalar, sigara içme alışkanlığı­nın daha çok 13-19 yaşlarını kapsayan dönemde kazanıldığını gösteriyor. Bu aynı zamanda, sigara içmenin neden olduğu sağlık sorunlarından en çok
zarar görülen dönem. -Sigara içmek kansere neden olur mu?
Evet. Sigaranın iğinde, hepsi de kansere neden olan 40'dan fazla
kim­yasal madde bulunuyor.
-Sigara içmek akciğerleri nasıl etkiler?
Sigara içenlerde akciğerlerin işlev düzeyi, İçmeyenlerin akciğerlerinin-kine göre daha düşüktür. Sigara, akciğer kanseri kadar tehlikeli olabilecek başka akciğer hastalıkları
na da neden olur. Sigara bağımlıla-rında en çok görülen hastalıklardan biri olan kronik bronşit, solunum yollarının fazladan balgam üretmesi-ne neden oluyor. Sigara içenlere özgü öksürüğün kaynağı da bu. Sigara içmek, "anfizem”`in de baş nedeni. Anfizem, yavaş yavaş kişi-
nin soluk alıp verme yetisini köreltiyor. Oksijenin kana ulaşabil-mesi için akciğerlerde minik kesecik-lerin oluşturduğu geniş bir yüzeyin
bir yanından ötekine yolculuk yapması gerekir. Normalde, kesecik-lerin oluşturduğu bu alanın büyüklü-ğü 80 m2'den fazladır. Anfizem, ke-
secikler arasındaki duvarların yıkılmasına, daha büyük ama daha az sayıda kesecikler oluşmasına neden olur. Kana ulaşan oksijen miktarı azalır. Sonunda, akciğerlerin yüzey alanı öyle azalır ki, hasta kişi, oksijen şişesi ya da oksijen tüpü yardımıyla nefes alabilecek duruma gelir.

Hiç yorum yok: