3 Ocak 2008 Perşembe

Kokain

NEDİR? Kokain Güney Amerika'daki And Dağlarında yetişen koka bitkisinin yapraklarından elde edilir. Bölgedeki birçok yerli kabile halen hafif, uyarıcı bir etki amacıyla koka yaprakları çiğnemektedir. Bilim adamları kokaini bitkinin yapraklarından 1860 yılından kısa bir süre önce elde etmişlerdir. Kokain hidroklorid (HCL) acı tatlı, beyaz, ince bir tozdur.Burundan çekildiğinde veya enjekte edildiğinde uyuşturur. "Crack" kokainin sigara gibi içilebilir küçük parçalar yada "kayalar" halindeki formuna verilen addır. Crack kokain HCL'nin amonyak veya sodyum bicarbonat (pişirme sodası) ve su ile karıştırılması ve ısıtılarak kokain alkoloidin "baz" karışımın tuzu (hidroklorid) ortaya çıkarılması sonucunda elde edilir. Bu işlem uyuşturucunun gerektiği gibi yanmasını ve daha fazla kokain içeren dumanın elde edilmesini sağlar. "Crack" Tanımı karışımın yakılarak içildiğinde çıkan kırılma seslerinden ortaya çıkmıştır. BULUNABİLİRLİK & KULLANIMI Çoğu kullanıcı kokaini buruna çektiği gibi enjekte de edilebilir. Crack yakılarak içilir. Tütün içerisinde ve nargile kullanılır. Kokain kullanımı, kalp atışını artırır, sahte enerji oluşumunu ortaya çıkarır ve geçici olarak kullanıcılara keyif, güven ve coşku vererek yorgunluğu azalttığı sanılır. Kokain'in efektlerinin süresi alım yoluna ve yoğunluğuna bağlıdır. Crack maddesi yakılarak içildiğinde yüksek miktarda kokaini ciğerlere göndererek damardan enjekte edilmiş kadar kuvvetli bir etki yaratır. Bu efektler neredeyse hemen ortaya çıkar, çok şiddetlidir ve 5-10 dakika sürer. KULLANIM İŞARETLERİ Kokain veya crack kullanan bir kimse normal bir insandan daha enerjik gözükür, konuşur, sürekli kıpırdanır, ve normalden daha fazla çenesini sıkar. Aynı zamanda tetikte olurlar ve hep etraflarına bakarlar. Ortak fiziksel etkiler ağız kuruması, terleme, uyku ve iştah kaybıdır. Bunlarla beraber kalp atışı ve tansiyon da artar. Sürekli kullanım davranış bozuklukları, rahatsızlık, paranoya ve hatta halüsinasyonlara yol açabilir. Bu efektler uyuşturucu vücuttan çıkana kadar yavaş yavaş azalır. Ağır kokain/crack kullanımının sonradan beliren etkileri kilo kaybı, depresyon, ve bitkinliktir. RİSKLERİ Zamanla, kokaini her gün alan birçok kullanıcı uyuşturucuya karşı tolerans geliştirir, yani yarattığı etkileri yeniden yaşayabilmek için daha çok kullanmaya başlarlar. Kokain ve crakin etkilerinin kısa süreli olduğu da düşünülürse kullanıcı sürekli olarak ilk ulaştığı "sanalı" kovalar duruma gelir. Felç, kalp krizi, ani krizler rapor edilmiş orataya çıkan durumlardır. Kalp hastası olan kişiler yüksek risk altındadır. Kokain / Crack maddesinin kronik, ağır kullanımı kilo kaybı, cinsel problemler, tutarsız düşünme, aşırı değişken ruh hali, paranoya, saldırganlık ve psikoz gibi şikayetler doğurabilir. Bir çok bu gibi kullanıcı fiziksel olarak tükenmiş, olur böylece hastalıklara karşı savunmasızdırlar yani bağışıklık sistemleri zayıflamış insanlardır. Kokainin buruna sürekli çekilmesi burun zarlarının hasar görmesine sebep olur. Kokain/Crack'in yakılarak içilmesi ciğerlere hasar verir ve hızla artan emme kapasitesiyle birlikte daha fazla kullanıma neden olur. Kokainin enjekte edilmesinin bir çok ciddi riski vardır. Kokainin kan sistemine karışmasına ek olarak, enjektör veya diğer enjeksiyon araçları paylaşıldığında kullanıcılar HIV enfeksiyonu/AIDS ve/veya Hepatit B ve C virüslerine karşı savunmasız hale gelirler. KOKAİN/CRACK kullanımının risklerini azaltmanın en iyi yolu hiç kullanmamaktır.

Metamfetamin

Ecstasy, kimyasal adıyla MDMA (3, 4-metilendioksimetamfetamin), ağızdan alınan bir haptır. Haplar değişik şekil ve markalarda mevcuttur. Bazı durumlarda MDMA toz halinde satılmaktadır. Hap şeklindedir ama asla yasal kullanımı yoktur, dolayısıyla denetim altında değildir. Genel bir kullanıcının bir “doz” içerisinde hangi maddeleri bulunduğunu bilmesi bu sebeple imkansızdır.BULUNABİLİRLİLİK & KULLANIMÖzellikle gece kulübü ve elektronik müzik organizasyonlarında popüler olan Ecstasy tabletleri bulunabilirliği mümkündür. Tipik bir doz olarak 100-125 mg dört ila altı saat etkisini gösterir.ETKİLERİKullananlar kendilerini açılmış, rahatlamış, güzel, korkusuz, toleranslı ve etrafındaki insanlara bağlı olarak tanımlarlar. Genellikle sosyal ortamlarda kullanılan Ecstasy duygusal (seksüel olması gerekmez) bir madde sayılır. Ecstasy alındıktan yaklaşık 45 dakika sonra kullanıcılar etkisine girerler. Bu madde sinir hücresine girdikten sonra serotoninin bol miktarda salınımına neden olur ve serotonin üreten enzimleri engeller. Ecstasyinin en önemli etkisi kişiyi aktive etmesi ve bilinç değişikliklerine neden olmasıdır. Bu etkiler alınan doza ve kişinin içinde bulunduğu ruhsal duruma doğrudan bağlıdır. Alındıktan 20 ile 60 dakika içinde etki göstermeye başlar. İlk bir saat içinde en güçlü etkiyi yapar. Dört ile altı saat içinde bu etki sonlanır. Ertesi gün içinde de kimi zaman hafif derecede etkileri gözlenebilir.Ecstasy, beden ısısını ve kan basıncını artırır. Sıcak, havasız ortamlarda ve çok hareket sonrası beden ısısı ciddi boyutlara ulaşır. Ağızda kuruluk, dişlerde tatsız bir his algılanabilir.Ecstasy, yönelim ve algı bozukluğu yaratır. Diğer insanlara karşı yakınlık hissi, kendini rahat hissetme, görsel algıda bozulmalara yol açmaktadır. Kişi kendini enerjik ve aldırmaz hisseder.KULLANIM İŞARETLERİEcstasy kullananların göz bebekleri genişler ve ışığa hassasiyet artar. Çeneyi sıkma ve diş gıcırdatma gözlemlenebilir efektlerdendir. Duyum artar ve kullanıcılar çoğu zaman bunu dans etme isteği, konuşma ve dokunarak ile gösterir. Kullanıcılar çoğu zaman abartılı şevkat hareketleri gösterebilir.RİSKBazı kullanıcılar tecrübeden sonra 48 saate kadar kendilerini depresif hissettiklerini belirtmektedir. Uzun süreli kullanımda etkilere ulaşmak daha zorlaşabilir. Fiziksel olarak bağımlılık yaratmasa da, “yaşanılan sanalı” kovalama veya ulaşma ihtiyacı olabilir, bu da doz artımına ve daha sık kullanıma sebep verebilir. Kullanımdaki artışla beraber kullanıcılar sık sık kendilerini yorgun hisseder, çeneleri ağrır ve mutlulukları azalır. Depresyondan ve tükenmeden kaçınmak isteyenler hem dozda hem de kullanım sıklığında artırma geliştirirler.Çok sayıda ters etkileme olduğu bildirilse de vücut ısısındaki tehlikeli derecede artış Ecstasy’nin bilinen yaygın tehlikelerinden biridir. Vücut ısısının artması sıcak ve genellikle havasız ortamlarda uzun süre dans etmekten, vücuttaki sıvı miktarının azalması gerçekleşir. Ölüm; aşırı dozdan görülmekle birlikte, genellikle vücut ısısının artması, su ihtiyacı yada diğer bir uyuşturucu madde ile karıştırma ile bağlantılıdır.Ecstasyinin uzun zamanlı etkileri halen araştırma altındadır. Bazı araştırmacılar uzun süreli kullanımların kalıcı beyin hasarlarına yol açabileceği değerlendirilmektedir. Bazı çalışmalar Ecstasyinin vücuttaki seratonin ve dopamin seviyelerini etkilediğini göstermektedir fakat bunun uzun süreli etkilerinin ne olabileceği halen açık değildir. Ecstasy kalbin ritim bozukluğuna sebep olabilir ve hipertansiyon ve kalp hastalıklarının tetikleyicisi olabilmektedir.ECSTASYİNİN sebep olduğu riskleri ortadan kaldırmanın en iyi yolu hiç kullanmamaktır

Ketamin

Ketamin bir "dissosiyatif anestetik" tir, yani kullananlarda çevrelerinden ya da acılarından bağlantısız veya kopukluk hissi yaratır. Uyuşturucunun efektleri phencyclidine (PCP) ile benzerdir.
Hap, sıvı ve toz formlarında bulunur. Ketamin medikal ihtiyaçlarda kullanılan denetim altında olan bir maddedir. Genellikle veteriner anestezi ihtiyaçlarında kullanılır. Dağıtımı çok sıkı bir şekilde gözlemlenir ve medikal olmayan kullanım için bulundurmak yasa dışıdır, cezalandırılır.
SOKAK İSİMLERİ
K, Special K, vitamin K, Ketalar, Lady K, özel K, vitamin K, "Ketalar SV" ve "Cat Valiums". Ketamin kullanıcıları tecrübesine ve/veya efektlerine trip. K alanı veya K deliği olarak tanımlayabilirler.
BULUNABİLİRLİK & KULLANIM
Hayvan ameliyatlarında kullanıldığı için, veterinerlerde, hayvan hastanelerinde bulunur. Bunlara yakın insanların kontrolü sayesinde kaçağı ile karşılaşmak pek mümkün değildir.Eğlence amaçlı kullananlar bazen Ketamini enjekte eder ya da içerler. Çoğunlukla kullananlar beyaz bir toz haline gelmesi için Ketamini pişirir ve burundan çekerler. Yutulduğunda Ketamin fiziksel tepki olarak uyuşukluk, ağrı kesici, hissizlik ve sanal rahatlama gösterir. Alım şekline göre maddenin efektlerinin hissedilmesi dört ile yirmi dört dakika arasındadır.Geçen yirmi yıl içersinde, Ketaminin elektronik müzik çevresine girişiyle güçlü bir uyarıcı olarak maalesef ünü artmıştır.
ETKİLERİ
Ketaminin efektleri alınan doza göre değişir. Küçük dozlarda bir rüyada gibi uçma hissi uyandırır. Kullanıcı çevresinden ve vücudundan uzaklaşma yaşar. Eller ve ayaklar hissizleşir ve etkilenmeleri güçleşir. Etkisi altında iken duygular çok çabukça değişebilir. Kullanıcılar kalkıp dans etmeye yönelebilirler, fakat yüksek dozlar hareket etmeyi zorlaştırır. Hareket edememe "K-Deliği"nde olmak ile ifade edilir.
Çok yüksek dozlar kullanıcılarda anestetik etkisi veya bilinç kaybı gösterir. Kullanan yaralansa bile uyanmaz, çünkü vücudunun veya çevresinin farkında değildir. Bazıları yaşadıklarını hatırlamaz.
KULLANIM İŞARETLERİ
Ketamin almış veya verilmiş bir kişi çok sarhoş bir kişiden daha fazla sakarlaşır - tehlikeli biçimde - çünkü kişi uyarılmış ve fiziksel tehlikeler tarafından uzak hisseder. Ketamin kullanıcıları bir an heyecan ve şaşkınlık diğer bir an da tamamen değişik hislere kapılabilir. Konuşmaları kayar, manasız konuşur ve kafası karışmış gibi görünür. Kalp atışlarında bir artma olabilir. Yüksek miktardaki Ketemin kullananın hiç hareket edememesine neden olur. Yere yığılabilir veya hareketsiz kalabilir. Uyanık fakat tepki gösteremeyecek durumda olabilir. Kusma görülebilen tepkilerdendir.
RİSKLERİ
Uyuşturucu Kullanım Uyarı Ağı'nın (Drug Abuse Warning Network - DAWN) verilerine göre Amerikalı medikal uzmanlar tarafından belirlenen 1994 ile 1999 yılları arasında Ketamin bağlantılı ölümlerin sayısı kırk altıdır. "K-Deliği"nde veya uçuşta iken yaralanmak çok kolaydır. Bu kazalar ölümcül olabilir. Ketamin psikolojik gereksinme yaratabilir ve bağımlılıkla sonuçlanır. Sürekli kullanım bilinçte rahatsızlık yaratır ve nevroza ya da diğer sinirsel bozukluklara sebep olabilir.
Ketamin "günlük-tecavüz uyuşturucusu" olarak etiketlenmiştir, çünkü etkisi altındaki kişi bilinçsiz veya hareketsiz böylece saldırıya karşı savunmasız durumdadır.
KETAMİNİN sebep olduğu riskleri ortadan kaldırmanın en iyi yolu hiç kullanmamaktır.İnsanların hem kendilerini zehirliyor olması, hem de ciğeri beş para etmez, kötü niyetli kişileri para sahibi yapmalarına hoş gözlerle bakmak mümkün değil

Morfin

İlk defa 1804 de Alman kimyacısı Sertürner tarafından elde edilen morfin,haşhaştan çıkarılan,beyaz billur halinde bir maddedir. 155 derecede erir, suda ancak yüz yirmide bir oranında çözülür. 1927 ye kadar yapı formülü bilinmeyen morfin'in bugün dahi tam bir sentezi yapılamamaktadır. Tıbda,bağzı ağır hastalıklarda uyuşturucu olarak kullanılan morfin çok çabuk alışılan bir uyuşturucudur. Bu yüzden uzun süre kullanılması sakıncalıdır.Bu sebepten morfin ve içinde fazla miktarda morfin bulunan ilaçlar eczanelere özel muamelelerle verilir. Eczaneler morfinli ilaçları ancak doktorların sağlık müdürlüklerinden aldıkları özel reçetelerle satabilirler. Morfin hastaya genellikle, suda erimiş halde ve iğneyle tatbik edilir. Fitil şeklinde makattan verildiği de olur. İlacı alan hastanın ağrıları diner, vücudunda tatlı bir rehavet duyar. Bu arada hayal kurma gücü artar. Adeta yarı sarhoş gibi tatlı bir bulanıklığa gömülür. Morfine alışanlar devamlı olarak bu yarı sarhoşluk halini ararlar. Bu onlarda vazgeçilmez bir ihtiyaç haline gelir. Zamanla morfinsiz yaşayamaz olurlar. Tıb dilinde morfinoman denen bu gibilerin morfin elde etmek için yapmayacakları şey yoktur. Adam öldürmeye varıncaya kadar kolaylıkla her çareye baş vururlar. Morfin bünyeyi için için kemiren bir zehirdir.Morfine alışanlar , kısa zamanda zayıflarlar. Yüzleri kirli sarıya çalan bir renk alır. Kalplerinde sıkıntılar, çarpıntılar duymaya başlarlar. Yaptıkları iğneler yüzünden vücutları yer yer çürüyerek iltihaplanır. Esasen bünye bütün direnişini kaybettiğinden hiçbir hastalığa karşı koyacak güçleri kalmaz. Örneğin bunlarda küçük bir soğuk algınlığı kolayca zatüriye'ye çevrilebilir. Her uyuşturucu maddede olduğu gibi bünye her defasında biraz daha fazla morfin ister.Bu ise bünyeyi büsbütün yıpratır. Eroinmanlar gibi morfinamanlar da bütün irade güçlerini yitirmiş kişiler olduklarından bu alışkanlıklarından kendi çabaları ile kurtulma olanakları yoktur. Bu gibilerin mutlaka bir hastahaneye yatırılarak tedavi altına alınmaları gerekir . Tedavi gören pek çok morfinmanın aradan kısa bir süre geçtikten sonra tekrar morfin kullanmaya başladığı görülmüştür. Morfin, elde edilmesi daha güç olduğundan eroin gibi yaygın değildir. Daha ziyade zengin tabakalara mensup olanlar tarafından kullanılır.

Eroin

Eroin morfin maddesinden üretilmektedir. Doğal olarak afyon bitkisinin kozalağında mevcut olan bir uyuşturucudur. Eroin afyonun içinde bulunan alkaloidlerden bir tanesidir. Baz morfinin asetik asit ile birlikte ısıtılması ve diğer kimyasal işlemlerden sonra oluşur. Sokaklardaki eroin genellikle saf değildir ve beyazdan koyu kahverengi bir renge kadar çeşitli yoğunluklarda değişebilir. Bu değişiklikler tipik olarak üretim safhasında meydana gelen kirliliklerden ve/veya içine karıştırılan diğer maddelerden dolayıdır.
Eroin; Güney Amerika, Güneydoğu ve Güneybatı Asya, ve Meksika’da üretilmektedir.
BULUNABİLİRLİK & KULLANIM
Eroin burundan çekilebilir, sigara gibi içilebilir veya enjekte edilebilir. Sigara yasal ve çok kullanır bir madde olduğu için, eroin genellikle ilk tuzak olarak insanlara bu yöntemle sunulur. Ülkemizin jeopolitik konumu sebebiyle, eroin yakalamaları çok olmakla birlikte, yakalanan miktar ile kullanım arasında bir illiyet bağı yoktur.
ETKİLERİ
Eroin ve diğer afyon bazlı uyuşturucular vücut hareketlerini yavaşlatan özelliktedir. Kullanıcılar sıcaklık, rahatlama, ve kopma hisleri uyandırdığını belirtirler. Fiziksel ve duygusal ağrılar azalmakla birlikte bunlara “ağrıların ertelenmesi” demek daha doğrudur. Bu etkiler çok çabuk ortaya çıkar ve alınan eroinin miktarına ve alış şekline göre birkaç saat sürebilir. İlk kullanımlar bulantı ve kusma ile sonuçlanabilir fakat bu tepkiler sürekli kullanımla giderek azalır.
KULLANIM İŞARETLERİ
Eroin kullanan kişi uyuşuk görünür ve dalar, kusar, kaşınır veya göz bebekleri toplu iğne başı gibi küçülür. Ayrıca; iştahın kapanması, uyku bozukluğu, ağır nefes alma, cinsel isteksizlik ve kabızlık vardır. Yoksunluk çeken eroin bağımlıları genellikle hoş olmayan, üşütmeye benzer bulgulardan yakınırlar. Kusabilir, aşırı terler, mide krampları geçirir, tüm vücutları ağrır, diyare olur, burun akması, sıcak-soğuk kızarmalar, depresyon ve rahatsızlık geçirirler. Eroin yoksunluğu, değişebilmekle beraber, son kullanımdan sekiz saat sonra ortaya çıkar ve üç gün ile bir hafta arası sürebilir. Yoksunluk ikinci ve üçüncü günde zirveye ulaşır.
RİSKLERİ
Enjeksiyon çok miktarda eroinin kan sistemine birden karışmasını sağlayarak ölümcül aşırı doz riskinin en çok olduğu kullanımdır. Burundan çekilmesi de aşırı dozla sonuçlanabilir, özellikle alışık olmayan bir kimse yüksek miktarda kuvvetli bir eroini veya alkol gibi başka uyuşturucu maddeleri karıştırarak alırsa ölüm gerçekleşebilir. Eroinden meydana gelen aşırı dozun belirtileri; ağır ve az nefes alma, kıvranma, koma, ve ölüm olarak listelenebilir.
Pis ve kullanılmış enjektörlerin kullanımı HIV, Hepatit B ve C gibi ölümcül enfeksiyon hastalıkların yayılmasına sebep olmaktadır. Uyuşturucuları enjekte etmek veya enjektör paylaşmak diğer ciddi hatta ölümcül hastalıkların veya enfeksiyonlara sebep olabilir. Bunlardan bazıları endokartis, embolizma ya da kangren, botulizma, tetanoz, ve deri yiyen bakteri olarak nitelendirilebilirler. Son olarak enjeksiyon, apselere (acılı bir cilt yarası) ve takip edici olarak kan zehirlenmesine sebep olabilir.
Bazı kişiler, eroini burundan çekmenin ya da sigara gibi içmenin, bağımlılığa sebep vermeyeceği inancıyla özenebilirler. Fakat birkaç kullanım bile tolerans ve bağımlılıkla sonuçlanır. Bazı bağımlılar eroini sadece yoksunluk krizleri yaşamamak için kullanmaya devam ederler.
Eroin yasa dışı bir maddedir ve bulundurmak veya satmaktan hüküm giymek çok ciddi kriminal cezalarla sonuçlanabilir.
EROİNİN sebep olduğu riskleri ortadan kaldırmanın en iyi yolu hiç kullanmamaktır.

Esrar

ESRAR NEDİR?Esrar içinde, yapraklarında, tohum ve çiçeklerinde psiko aktif kimyasal tetrahidrokanibal (THC) bulunan bir bitkidir. THC’nin yoğunluğu bitkiden bitkiye değişir, fakat çoğu bitki yüzde 2-5 THC içerir. Esrarın elde edildiği bitki olan Hint Keneviri bitkisi kağıt, giysi, inşaat malzemesi ve pek çok diğer malzeme yapımında kullanılır. BULUNABİLİRLİK & KULLANIMGenellikle sigara gibi içilen esrar elle sarılabilir ve “j”, “joint”, “co” olarak adlandırılan içi boşaltılmış sigara içine konularak kullanılır. Pipo veya cam, plastik ve odundan yapılmış pipolar vasıtasıyla da içilebilir. Bazı zamanlar çay gibi demlenir ya da kek gibi yiyeceklerin içine karıştırılabilir. Bu sinsiliği sebebi ile insanların emin olmadıkları insanlardan bir şey yiyip içmemeleri şarttır. ETKİLERİEsrar efektleri alınan THC miktarına veya kullanım şekline göre (içilerek ya da yiyerek) değişir. Esrar içimi THC maddesini çabuk bir biçimde ciğerlere geçirir ve takiben kan sistemine karıştırır ve daha sonra da beyine ulaştırır. Efektleri neredeyse anında belirir ve bir ila iki saate kadar sürebilir. Yenildiğinde THC maddesi daha yavaş kana karışır bununla beraber etkisi daha yoğun ve uzun olur. Esrar kullananlar değişik tepkiler olduğunu belirtirler. Bu tepkiler sanal barışçıl ve coşkulu olmaktan saçmalama ve paranoyaya kadar değişebilir. Fiziksel tepkiler gözlerin kanlanması, hafif çarpıntı, ağız kuruması olarak listelenebilir. Kullanıcılar sıkça açlık hissetseler de kan şekeri seviyesinde bir düşme yoktur. KULLANIM İŞARETLERİYanan yaprak kokusuna benzer esrar kokusu en fark edilir işarettir. Her hangi bir davranış bozukluğu olması gerekmez fakat kullananlar uçarı, kızarık gözlü, sakar, unutkan, iştahı artmış ve ilgisiz görünebilirler. Esrarın yarattığı unutkanlıklar “ekmek kafa” olarak adlandırılır. RİSKLERİSürekli kullananların çoğunluğu, esrarı diğer bağımlılık yapıcılardan ayırsalar da ve “ben bağımlı değilim” deseler de, bağımlı hissetme ve tüketimi sınırlayamama gibi esrar ile bağlantılı problemler ortaya çıkar. Bu problemlerin gençlerde ve yeni kullanıcılarda daha belirgin baş göstermesi sık görülür. Zaman içerisinde ağır esrar kullanımı özellikle sigara içmekle birleştiğinde (ki, sigara ve esrar ayrılmaz ikilidir) potansiyel solunum problemlerine sebep olabilir. Esrar yasal değildir ve kullanımı tutuklanma, yargılanma ve hapse girme gibi yasal sonuçlara sebep olabilir. Bununla beraber, uyuşturucu testleri sonucunda kişi ehliyetini, sigortasını, kredilerini ve bir takım sosyal hizmetlerde yer alma hakkını kaybedebilir. ESRARIN sebep olduğu riskleri ortadan kaldırmanın en iyi yolu hiç kullanmamaktır.

Sigara

kullanıcılarının yarısının ölümüne yol açıyor. Sigara içmek, insanların kendi seçimleriyle benimsedikleri bir davranış biçimi olduğundan, erken ölümlerin en ”önlenebilir” nedeni. Sigara alışkanlığı, nüfusun % 44'ünün sigara kullanıcısı oluğu ülkemizde de en önemli toplum sağlığı sorunlarından biri.
İçinde nikotinin yanı sıra başka binlerce zehirli madde bulunan sigara dumanı, içenleri olduğu kadar içmeyenleri de etkiliyor. Ancak, çok az insan sigaranın yaşanılan ortamlardaki hava kalitesi üzerindeki olumsuz etkisinin bilincinde. Yalnızca ABD'de, her yıl pasif sigara içiciliği nedeniyle 3000 kişi akciğer kanserinden ölüyor. Araştırmalar, birçok sigara kullanıcısının, sigaranın neden olduğu hastalıkların ve erken ölüm riskinin de tam olarak bilincinde olmadıklarını gösteriyor.
Gelişmekte olan ülkelerdeyse, bir çok kişinin bu tehlikelerden haberi bile yok. Çin'de 1996 yılında yapılan bir araştırmada, sigara içen yetişkin nüfusun % 61'inin, sigaranın kendilerine çok az zarar verdiğine ya da hiç zarar vermediğine inandıkları görülmüş. Araştırmalarda, tehlikeleri konusunda bilgilendirilseler bile, genç insanların edindikleri bu bilgileri sağlıklı karar vermede kullanmadıkları ortaya çıkmış.
Öte yandan her yıl milyonlarca insan sigarayı bırakmaya çalışıyor. Araştırmalara göre yalnızca %7’si bunu başarabiliyor, birçoğu birkaç gün içinde yeniden sigara içmeye başlıyor. En önemli neden, sigaranın etkin maddesi nikotinin bağımlılık yapma özelliğinin çok güçlü olması. Ancak, insanlar sigara içmeye karar verdiklerinde, nikotinin bu özelliğini genellikle göz ardı ediyorlar.
Peki, sigara içme alışkanlığıyla ilgili en çok merak edilen sorulara bir göz atmaya ne dersiniz?
Sigara İçmek gerçekten bağımlılığa yol açıyor mu?
Nikotin, bağımlılık yapıcı özelliği güçlü bir madde. Çok küçük miktarda alındığında da, sigara içen kişinin daha fazla içmek istemesine neden olan hoşluk duygusu yaratı-yor. Sigara kullanıcıları, nikotine bağımlı duruma geliyor ve sigara içmeyi bıraktıklarında, sinirlilik, baş ağrısı, gerginlik ve uyuma güçlüğü gibi yoksunluk belirtileri gösteriyor-lar. Nikotin beynin ve merkezi sinir sisteminin kimyasını etkilediği için, sigara kullanıcısının ruh durumunu ve huylarını da etkiliyor.
-Nikotin bedeni nasıl etkiliyor?
Nikotin, yüksek dozlarda alındığında solunumla ilgili kaslarını durdurarak bîr insanın ölmesine ne-
den olabilir. Sigara içenler genellikle bedenin kolayca parçalayıp yok edebildiği küçük miktarlarda nikotin alırlar. Nikotinin ilk dozu, kişinin uyanık ve tetikte olmasına; sonraki dozlar, dinginlik ve rahatlama duygularına neden olur. Nikotin, sigara içmeye yeni başlayan kişilerde ve normalden fazla nikotin alan sigara bağımlılarında, baş dönmesi ve mide rahatsızlığına yol acar. Kalp atışları hızlanır, tenin sıcaklığı düşer; bacaklara ve ayaklara giden kan azalır.
Sigaranın dumanı akciğerlere çekildiğinde, kanla kalbe, beyine,
karaciğere ve dalağa taşınıyor. Niko­tin, kalp, kan damarları, beyin, hormon sistemleri, metabolizma gibi, bedenin birçok bölge ve sistemini
etkiliyor. Nikotin, sigara içen anne-
lerin sütünde de bulunuyor. Hamile-lik sırasında, plasentadan serbestçe geçiyor; annesi sigara kullanan yeni doğmuş bebeklerin amniyotik sıvısında ve göbek kordonundaki kanda da nikotin bulunduğu görülmüş.
Sigara İçmeyi Bıraktıktan Sonra Bedende Neler Oluyor?
-20 dakika sonra kan basıncı, son sigara içil­meden Öncekine yakın bir düzeye düşüyor. El ve ayakların sıcaklığı yükselerek normale dönüyor.
- 8 saat sonra kandaki karbon monoksit düzeyi normale düşüyor.
-24 saat sonra kalp krizi riski azalmış olu­yor.
-3 ay içinde kan dolaşımı iyi yönde değişiyor, akciğerlerin kapasitesi % 30'a varan oranda artı­yor.
-1-9 ay içinde öksürük, sinirlerdeki tıkanık­lıklar, bitkinlik ve nefes darlığı azalıyor; akciğerlerdeki siller (akciğerlerdeki balgamın dışarı atılmasına yarayan tüysü yapılar) normal işlevlerine kavu­şuyor; akciğerler daha az enfekte oluyor.
- 1 yıl sonra kalp-damar hastalıkları riski, si­gara içen birininkinin yarısına iniyor.
- 5 yıl sonra felç riski, sigara içmeyen birininkine eşit duruma geliyor.
-10 yıl sonra akciğer kanserinden ölme riski, sigara içmeye devam eden birininkinin yarısı kadar oluyor. Ağız, gırtlak, yemek borusu, mesane, böb­rek ve pankreas kanseri riski azalıyor.
-15 yıl sonra kalp-damar hastalıklarına yaka­lanma riski, sigara içmeyen birininkine eşit duruma geliyor.
-Sigaranın içindeki zararlı maddeler neler?
Sigaranın dumanı, sigaradaki tütünün ve katkı maddelerinin yanmasıyla oluşan organik ve inorganik maddelerin karmaşık bir bileşimidir. 43'ü doğrudan kansere yol açan 4000'den fazla kimyasal maddenin oluşturduğu katran bulundurur. Bu maddelerin bazıları, ölümcül kalp ve akciğer hastalıklarına neden olur.
Sigarada bulunan bazı kimya-
sal maddeleri öğrenmek, bilmeyenler için şaşırtıcı olabilir, siyanür, benzen, formaldehidrat, metanol,
asetilen ve amonyak, bunlardan bazıları. Sigara dumanında, zehirli gazlar olan nitro­jen oksit ve karbon
dioksit de bulu­nur. Etkin maddesiyse, bağımlılık yapıcı bir madde olan nikotindir.
-Kimileri nikotine bağımlı olmaya daha mı yatkın?
Sigara içmeye başlayan herkes, ni­kotine bağımlı olma tehlikesi altında. Araştırmalar, sigara içme alışkanlığı­nın daha çok 13-19 yaşlarını kapsayan dönemde kazanıldığını gösteriyor. Bu aynı zamanda, sigara içmenin neden olduğu sağlık sorunlarından en çok
zarar görülen dönem. -Sigara içmek kansere neden olur mu?
Evet. Sigaranın iğinde, hepsi de kansere neden olan 40'dan fazla
kim­yasal madde bulunuyor.
-Sigara içmek akciğerleri nasıl etkiler?
Sigara içenlerde akciğerlerin işlev düzeyi, İçmeyenlerin akciğerlerinin-kine göre daha düşüktür. Sigara, akciğer kanseri kadar tehlikeli olabilecek başka akciğer hastalıkları
na da neden olur. Sigara bağımlıla-rında en çok görülen hastalıklardan biri olan kronik bronşit, solunum yollarının fazladan balgam üretmesi-ne neden oluyor. Sigara içenlere özgü öksürüğün kaynağı da bu. Sigara içmek, "anfizem”`in de baş nedeni. Anfizem, yavaş yavaş kişi-
nin soluk alıp verme yetisini köreltiyor. Oksijenin kana ulaşabil-mesi için akciğerlerde minik kesecik-lerin oluşturduğu geniş bir yüzeyin
bir yanından ötekine yolculuk yapması gerekir. Normalde, kesecik-lerin oluşturduğu bu alanın büyüklü-ğü 80 m2'den fazladır. Anfizem, ke-
secikler arasındaki duvarların yıkılmasına, daha büyük ama daha az sayıda kesecikler oluşmasına neden olur. Kana ulaşan oksijen miktarı azalır. Sonunda, akciğerlerin yüzey alanı öyle azalır ki, hasta kişi, oksijen şişesi ya da oksijen tüpü yardımıyla nefes alabilecek duruma gelir.

Alkol

En yararlı kimyasal maddelerden biri olan alkol karbon,hidrojen ve oksijenden oluşan bir bileşiktir. Bu üç maddenin değişik biçimlerde birleşmesiyle değişik yapı ve özellikte alkoller elde edilir. Bütün alkoller içinde en bilineni etanol olarak da adlandırılan etil alkoldür. Etil alkol rakı,bira,whisky,cin,rom,congac ve şarap gibi alkollü içkilerin temel maddesidir,bu yüzden adı belirtilmeksizin yalnızca alkol dendiğinde etil alkol anlaşılır. Öbür alkoller ise yakıt olarak, kir ve lekelerin temizlenmesinde çözücü olarak,ilaçların ve çeşitli maddelerin yapımında başlangıç maddesi olarak kullanılır.Bir fıçı şekerli suya maya katılır ve ılık bir yerde tutulursa, bu karışım bir süre sonra köpürerek karbondioksit gazı çıkartmaya başlar ve fıçıda bir alkol çözeltisi oluşur. Mayalanma denilen bu süreç sanayide elma suyu,üzüm suyu ,melas gibi şekerli maddelerle ve çok büyük çapta gerçekleştirilir. Melas, şekerkamışının içindeki şekerin büyük bölümü çıktıktan sonra geriye kalan yoğun sıvıdır. Bu şekerli sıvılara katılan maya, enzim denen ve mayalanma sürecini hızlandıran maddeleri içerir. Alkol yapımında arpa,patates,pirinç gibi nişastalı maddeler de kullanılabilir. Ama bu durumda mayalanmanın başlayabilmesi için enzimlerin nişastayı parçalayarak glikoz denen basit bir şekere indirgemesi gerekir.

Bağımlılık Yapan Maddeler

  • Alkol
  • Sigara
  • Esrar
  • Uçucu Maddeler
  • Eroin
  • Morfin
  • Ketamin
  • Meskalin (kaktüs)
  • Metamfetamin
  • Steroidler
  • Kokain
  • Ecstasy
  • Rohypnol (Roche)
  • LSD
  • GHB
  • Ice
  • Crack
  • Fensiklidin (PCP)
  • Ritalin
  • Mantar (Psylocibin)

Zararlı alışkanlıklar

Kötü alışkanlıkların, hafızayı zayıflatmadan beyin hasarı ve zekâ geriliğine; suç işlemeye teş. vik ve tahrikten kalb hastalıklarına; vücudun ısı ayarını bozmadan, böbrektaşı teşekkülüne; devlet bütçesine yük olmadan intiharlara; işi terkten trafik kazalarına; kansere kadar varan mide rahatsızlıklarından sakat doğumlara; ahlâki dejenerasyonlardan, hallüsinasyonlara hatta zehirlenip ölmeye kadar çok çeşitli zararlara sebeb olduğu bu gün için tecrübe ve araştırmalarla ortaya konmuştur. Dert meydandadır, fakat çare olarak sathî müdâhelelerin hiçbir değeri yoktur. İnsan benliğinin derinlikleri keşfedilmeden, gerçek yapısının mâhiyeti kavranmadan ona saadet temin edecek bir müdâhele mümkün olmadığına göre her halde çaresini de "yapan, yaratan daha iyi bilir" prensibinde bulacağız.İnsanoğlu tarafından milattan çok önceki senelerden beri bilinmesine rağmen; son zamanlarda bütün dünyayı iyice kıskacı içine almaya başlayan bir alışkanlık vardır: Keyif verici madde kullanma iptilası... Sigaradan içkiye, ondan da uyuşturuculara kadar uzanan bu zehir zincirine bağlananların sayısı, her geçen gün biraz daha artmaktadır.Bunlardan en masumu görünen sigara içme alışkanlığı; çoğu zaman delikanlılık devresine henüz girmekte olanlarda; istiklâllerini ifade etme, şahsiyetlerini bulma, çocukluktan kurtulmuş olduklarını ispatlama gibi arzularla başlamakta ve giderek önüne geçilmez bir tutku halini almaktadır. Yetişkin kimseler ise, ihtiva ettiği bazı maddelerin, bilhassa nikotinin sakinleştirici bir tesiri olduğunu sanmaktadırlar. Halbuki, bu maddelerin sakinleştirici hiçbir hususiyetleri bulunmamakta, aksine dolaşım sistemine anormal şekilde uyarıcı tesir icra etmektedirler. Araştırmalar normal bir kimsede tek bir sigaranın dahi atardamar basıncını ve kalbin atım sayısını büyük nisbette artırdığını göstermektedir. Elektrokardiyografik tetkikler de sigara içen şahısların kablerinin çalışmasında bozukluklar olduğunu ortaya koymuştur. Sigara solunum sisteminde de kronik bronşite ve bunun çok uzun sürmesiyle veya başka yollarla akciğer kanserine yolaçabilmektedir. Akciğer kanseri tehlikesi sigara içenlerde, içmeyenlerden 12 defa daha yüksektir. Yakın zamanlarda Maryland Johns Hopkins Üniversitesi'nde yapılan bir tecrübede de sigara dumanında bulunan karbon-monoksitin öğrenmeyi geciktirip hafızayı zayıflattığı gösterilmiştir. Sigaranın direkt ve indirekt yollarla sindirim sisteminden, saç ve deriye kadar bütün vücut yapılarına zarar verdiği bugün artık kesinleşmiş hususlardandır.İlim adamları manevi tatminsizlik, gösteriş ve taklitçilik, iki kültür arasında bocalama gibi faktörlerin sigarayla beraber, içki ve uyuşturucu madde kullanma alışkanlığını da artırıcı rol oynadığını ifade etmektedirler. Dünya sağlık teşkilatının tarifine göre alkolizm tabiri, mânâsı, geniş bir terim olup, alkollü içkilerin, çok küçük miktarlarla alımından; içenin, etrafına zarar vermesine yolaçabilecek miktarda fazla kullanımına kadar bütün halleri ihtiva etmektedir. Son zamanlarda az miktarda içki içmenin faydalı olabileceğini iddia edenler de bulunmaktadır. Prof. Dr. Rasim Adasal, "Ruh Hastalıkları" adlı kitabında: "İçkinin az miktarı bile, normal hallerde suç işletici motivi bastıran ahlâkî mânileri kaldırabilir ve şahsa cürüm işleme cesareti verebilir. Suçlular, içkisiz olduklarında aynı suçu işleme cesaretini gösterememektedirler" demiştir.İsveçli ilim adamı Leonard Goldberg, "Birinci Milletlerarası Alkol ve Trafik Kongresi"nde yaptığı son derece âlâka çekici bir tebliğde, 37 kişilik tecrübeli bir şoför grubundan aldığı şu neticeyi bildirmiştir: % 4 nisbetinde alkol ihtiva eden biradan 3 şişe içmek, en usta şoförlerin dahi vasıta kullanma kabiliyetini % 30 nisbetinde azaltmaktadır. Küçük miktarlarda içkinin kalbe ve damarlara iyi tesirleri olacağı iddiasını ele alan araştırıcılar, çok az nis-bette alkol ihtiva eden içkilerin içilmesi halinde bile, hususi bir kalb kası hastalığının (kardiyomyopati) oluşabildiğini ve neticede kalbin iş göremez hale gelebildiğini göstermişlerdir. Bilhassa son senelerde, biraya yaygın olarak kobalt katılması neticesi bu kardiyomyopati daha da öldürücü bir hal almıştır. Larson ve diğer bazı araştırıcılar da bira ve diğer alkollü içkilerin oksijen azlığı neticesi myokard enfarktüsünü, ihtiva ettikleri formaldehit sebebiyle de geri çevrilmesi imkansız beyin hasarına yolaçtığını göstermişlerdir.Prof. Dr. Rasim Adasal, alkolün ihtiva ettiği hiçbir madde adele fonksiyonunda kullanılamadığı için, içkinin temin ettiği kalorinin lüzumsuz, hatta zararlı olduğunu açıklamıştır. Sidney Kaye ise, biranın az alkol ihtiva ettiği ve dolayısıyla az zarar verdiği şeklindeki inancın yanlış olduğunu, biranın da insan sağlığı için bütün diğer yüksek, alkollü içkiler gibi zararlı olduğunu söyler. Kaye'e göre içkinin insanı ısıttığı, dolayısıyla soğuk havalarda faydalı olduğu iddiası da ilim dışıdır. Sidney Kaye alkol alımı ile başlangıçta kısa ve geçici bir süre ısınma olduktan sonra ısı ayar merkezinin alkol tarafından felç edileceğini ve vücutta ısı istihsalinin tamamen bozulacağını ifade etmiştir. Biranın böbreklerinde taş olanlara faydalı olacağı şeklindeki iddialarla ilgili olarak da Prof. Dr. İhsan Günalp, bu iddianın tamamen yanlış olduğunu, tam aksine alkolün böbrek taşı teşekkülünde rolü olduğunu, hele böbreklerinde zaten taş olanların ise içkinin her türlüsünden kesinlikle kaçınmaları icabettiğini söyler.Alkol kullananlar, devlete ağır bir iktisadî kayıp verdirmektedirler. Meselâ, İngiltere'de 10.000 alkolik hiçbir işte çalışamamaları sebebiyle hükümete her yıl 3 milyar liralık bir mali külfet yüklemektedirler. Yine İngiltere'de alkollü içki reklamı için senede 10 milyar lira harcanmakta olduğu ve bunca masrafla sürümü artırılan içkileri kullananlar arasında ölümle neticelenen 1200 kaza ve 50.000 yaralanma vak'ası meydana geldiği ve ayrıca her 190 alkolikten sekizinin alkolün vücutlarında yaptığı tahribatla hayatını kaybettiği ortaya çıkarılmıştır. Prof. Ziyalar: "6,5 milyon nüfuslu İsveç'i 2,5 milyon insan çalışarak geçindirmektedir. Geri kalan 4 milyon ise alkoliktir ve çalışamayacak durumdadır" der.Dünyanın çeşitli ülkelerindeki hastanelere akseden intihar teşebbüslerinde de alkolün rolü oldukça mühimdir. Nitekim meşhur araştırıcılardan Moore 1195 vak'alık bir serideki şahısların % 17,1'inin alkol kullanma alışkanlığında olduğunu tesbit etmiştir. Schmid ve Robinise toplam intihar vak'alarının % 13'ünün alkole dayandığını hesaplamışlardır.Alkol kullanma alışkanlığı çeşitli suçların işlenmesini de büyük ölçüde artırmaktadır.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kürsüsünün alkol kullanan bir grup şahıs üzerinde yaptığı bir araştırmada, bu kimselerin % 60'ının alkole bağlı olarak bazı günler işe gidemedikleri ve bunlardan % 21'inin içki içtikleri için işten kovuldukları anlaşılmıştır. Anket grubunun % 9'u içki parası bulabilmek için ev eşyalarını sattıklarını veya rehin bıraktıklarını itiraf etmiştir. Grubu teşkil eden şahısların % 50'sinin içki sebebiyle aileleriyle sık sık kavga etmekte olduğu, % 37'sininse hayatlarında hiç değilse en az bir defa yaya olarak trafik kazası geçirdiği ortaya çıkarılmıştır.Dünya çapında yapılan istatistikler de trafik kazalarının 1/3'üne alkolün sebep olduğunu, ölümle biten yüz kazadan 46'sında şoförlerden birinin içkili bulunduğunu göstermiştir.Sadece 1965 yılı içinde ABD'de alkolden kaynaklanan suçlar yüzünden 1.535.000 kişi tutuklanmıştır.Son araştırmaların ışığında alkolün insan vücuduna verdiği zararların adeta saymakla bitirilemeyecek kadar fazla olduğu görülmüştür. Alkolün karaciğer ve beyin hücrelerine doğrudan, diğer organ ve sistemlere de dolaylı yoldan - yemek borusu ve mide iltihab ve kanserleri, mide ülseri, pankreas iltihabı, ruhî hastalıklar (korsalof psikozu, vvernicke hallüsinozu, delirium tremens, vs.) - şeklinde zararları olduğu artık kesinlik kazanmıştır.Yeni araştırmalarda alkolün kadın yumurtalığındaki henüz olgunlaşmamış yumurtalarla, erkeklerde testislerde teşekkül etmekte olan spermleri dejenere ederek, kromozom anormalliklerine sebep olduğu da ortaya çıkarılmıştır. Böylece alkol kullanan annelerin yavrularına, sadece gebelik esnasında alınan alkolün değil, gebelikten önce alınan alkolün de tesir ederek sakat doğumlara ve gelecek nesilde bozukluklara yolaçacağı ispatlanmıştır.Maddeciliğin insanlığı boğacak seviyede yaygınlaştığı çağımızda, malın ve mülkün duyuramadığı insanlar büyük ölçüde uyuşturucudan medet umar hale gelmiştir. Meselâ maddi her imkânının bulunduğu ABD'de insanların bir çoğu uyuşturucu madde kullanmaktadır. Hem de birçok u-yuşturucu çeşidi arasından sadece mariyvana'yı 24 milyona yakın Amerika'lının kullandığı tesbit edilmiştir. 1977 yılında ABD'de Nahas orta dereceli okul öğrencilerinin % 53'ünün esrar kullandığını ortaya çıkarmıştır.Avrupa Konseyi Halk Sağlığı bölümünün verdiği istatistiklere göre İngiltere'de 3 milyon kişi esrar kullanma alışkanlığındadır.Prof. Dr. Ayhan Songar 1974'de ABD'de kliniklere 6 milyon eroinmanın müracat ettiğini ve ABD'de tabii ve sentetik uyuşturucu madde kullananların toplam sayısının 55 milyon olduğunu ifade eder. Vietnam'da savaşan 60.000 Amerikan askerinin uyuşturucu müptelası olduğu Amerikan Kongresinde açıklanmıştır. Maddi imkânlarla tatmin olamayan ve huzursuzluktan rahat uyku bile uyu-yamayan ABD halkı, sadece 1971 senesi içinde 10 ton uyku ilacı kullanmıştır.Uyuşturucu madde kullanımının neticeleri çok korkunç olmaktadır, İngiltere'de 1965 yılında sadece barbiturad grubu ilâç alma alışkanlığında olanlardan 1490 kişi intihar etmiştir.Uyuşturucu kullananlarda, bilhassa kokain müptelalarında ruhî bozukluklar olurken, bu kimselerde ahlâkî dejenerasyon da görülmektedir. Bunlarda çeşitli hallüsinas-yonlar ortaya çıkmakta, yani bu şahıslar gerçekte olmayan şeyleri görmekte ve sesleri işitmektedirler. Meselâ bazıları derileri altında kurtlar dolaşıyormuş gibi bir duyguya kapıldıklarından, ellerine geçirdikleri iğne, makas ve bıçaklarla derilerini delik deşik ederek gerçekte mevcut bulunmayan bu kurtlan öldürmeye çalışmaktadırlar. Bazıları da etraflarındaki kimselerin kendilerine düşmanlık yapacağı ve kendilerine komplolar hazırlandığını sanarak; bu hayali düşmanın teşebbüslerine reaksiyon gösterebilirler. Uyuşturucu açlığına kapılanlar aşırı derecede ihtiyaç duydukları bu maddeyi temin için akla hayale gelebilecek her türlü çareye hiç düşünmeden müracaat edebilirler. Fazla miktarda alınan uyuşturucular zehirlemek suretiyle şahsın ölümüne yolaçabilir.Sigara, alkol ve uyuşturucu kullanma alışkanlıklarına karşı mücadelede eğitim, sağlık ve emniyet teşkilatlarının ciddî işbirliğine ihtiyaç vardır.Eğitim plânlayıcıları ilk olarak topye-kün bütün halkın iradelerini güçlendirme ve onları manevî tatmine kavuşturma yolunda gerekenleri yapma hazırlığına koyulmalıdırlar. Alkolizme ve toksikomaniye İslâm ülkelerinde oldukça az oranda rastlanışı, inancın bu hususta müsbet tesirini göstermektedir. Türkiye'nin haşhaş istihsalinde baş sıralarda yer almasına rağmen, yurdumuzda 1969 istatistiklerine göre esrar kullanan sadece 1603 kişi olması da buna müşahhas bir misaldir.Bu maddelerin reklamlarının yasaklanması, uyuşturucu kullanmada yayılma odaklan olan bar, diskotek gibi yerlerle mücadele edilmesi, neşriyat ve tanıtma faaliyetleriyle zararlarının anlatılması; bu zararlı maddelerin pençesine düşmüş olanların tedavisi için hususî kliniklerin açılması, bunların cemiyete kazandırılabilmeleri için eğitim proğramlarının tatbike konması ve kaynaklarla mücadele ilk müracaat edilecek tedbirler olmalıdır